SAYFALAR

19 Nisan 2013 Cuma

VİCDAN AZABI

'İyi bir polis vatandaşla iç içe olan, vatandaş ile diyaloğu kesmeyen polistir' Bu söz İzmir Gürçeşme Polis Okul Müdürü Sayın Şükru Beşbudak'a aittir. Bizler polis okulundayken öyle bazı nasıhatlar ederdi.

Böyle polisin halk tabiri ile kulağı delik olur. Kim arsız, kim yüzsüz her şeyden haberi olur. Vatandaş suçludan korktuğu için, veya şahitlikle uğraşmak istemediği için, bazı bildiklerini polise anlatmaz. Çünkü kimse kimseden sebep dertsiz başını derde sokmak istemez.

Hatta bazı suçlular polise güvenemediği için gelip teslim olamaz. 1973 yılında Adana da devamlı kumarhanelerde bulunan fakat kendisi kumar oynamayan, herkese borç para veren, ne iş yaptığını kimse bilmeyen veya polisçe bilinmeyen Baldudak takma adlı garip birisi vardı. İsmini dahi kimse bilmezdi. Bu adam herkes ce sevilir kimsenin kalbini kırmaz ve parası biten kumarcılara dolarlarını Türk Parasına çevirip öyle borç verir sonra geri alırdı. Bir gece yalnız yaşadığı evinde öldürülmüş olarak bulundu. Başına sert bir cisimle vurulmuş, hiç bir delil, şahit filan yoktu. Failini bulamadık.

Altı-yedi ay kadar geçtikten sonra bir gece Adana Karataş kulübün de arkadaşlar kendi aramızda elli bir oyunu oynayıp eğlenirken tanımadığım birisi bana çay filan söyledi. Bende kendisine yemek söyledim. Ve böylece tanıştık. İki üç gün sonra beni aradılar. Zaten bir sorunu olduğunu sezmiştim. Yalnız görüşmek için Bey Mahallesinde ki Mesut'un Yeri adlı lokantaya beni çağırdı ve yalnız gelmemi söyledi. Ben de gittim. Kulüp te tanıştığımız O adam ve yanında iki de arkadaşı vardı. Kebapçıya oturduk. Adam bana" Ağabey sana çok inanıyorum ve bana doğru yolu göstereceğinden eminim, güveniyorum. Seni onun için çağırdım. Baldudak'i sarhoşken ben öldürebildim. Fakat o geceden beri yatamıyorum. Vicdan azabı çekiyorum. Ne yaparsam bu azaptan kurtulamıyorum, sence nasıl kurtulurum? Bana yol göster." dedi.

"Şu anda ben senin yerinde olsam teslim olup rahatlardım fakat yine de sen bilirsin. Madem güvenip bu sırrını bana verdin, kimseye de söylemem. Mezara kadar saklarım. Ben seni yakalamam. Düşün taşın ifadelerinde sana yardımcı da olurum. Sen bilirsin." dedim ve adamdan ayrılıp evime gelip yattım. Daha doğrusu ben de hep onu düşündün hiç yatamadım. 

Üç gün sonra tekrar telefon etti ve evine çağırdı. Yumurta şeklinde ve büyüklüğünde, üzeri kanlı, parlak renkli, bir mermer taşı vererek "Bunu kafasına vurarak öldürdüm. Teslim oluyorum" dedi. 

Şahıs tevkif oldu. 7-8 ay sonra çıkan af tan yararlanarak serbest kaldı. Ve bir nebze olsun vicdan azabından kurtuldu. Ve Cabbar isimli bu adam her zaman bana bir isteğim olup olmadığını sorardı. Bir insanın en büyük korkusu kendi vicdanıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder