SAYFALAR

7 Temmuz 2013 Pazar

KAYAYA ÇARPTIM

Askerlik, ben kırk beş gün acemi eğitimi Amasya Carcurum da yaptım. O zamanlar ilk okul öğretmenlerine öyleydi. Kırk beş gün acemi eğitiminden sonra iki yıl askeriyede ali okullarında okuma yazma bilmeyen askerlere öğretmenlik veya uzak mahrumiyet köylerinde öğretmenlik yaparak askerlik yapılırdı. Doğunun uzak mahrumiyet köylerine öğretmen olarak kimse gitmek istemeyince, öyle bir kanun çıkarmışlardı ve öğretmenleri asker olarak zorla yollarlardı.

Bizden sonra ki tertipler hiç silah altına alınıp acemi eğitimi yaptırılmadan aynı şekilde iki yıl mahrumiyet köylerine gönderilip öğretmen olarak askerlik yaptılar. Ben acemi eğitiminden sonra çektiğim kurada öğretmenlik yapacağım İl kendi memleketim Rize çıkınca kendi köyümde çocuklara ders vererek iki yıl Er Öğretmen olarak askerlik yaptım. Fakat Askeriye de ki o kırk beş günde başımdan geçenleri bir anlatmağa başlasam sizlerde şaşırırsınız. Neler geçti neler.

Bir akşam üstü kantinin önünde duran tanımadığım üç dört kişiden birisi benimle dalga geçti. Bir tanesi geldi enseme bir tokat vurdu ve arkadaşlarına "Bak bu da askere gelmiş ama daha kuş." dedi. Baktım cılız, ufak, tefek bir şey. 'Tam dişime göre. Ben de bir adam döveyim. Terhis olup memleketime döndüğüm zaman herkese anlatırım.' diye düşündüm. Çünkü eskiler böyle askerlik kahramanlıkları anlatırlar herkes te dikkatle dinlerlerdi. Ben de bu adama yumruk vuracaktım. Elimi yumruk edip kaldırdım ve vurdum. Yumruğumun kimseye değdiğini hiç hissetmedim. Ne olduğunu da bilemedim. Ancak ayaklarımın yerden kesildiğini ve birde düştüğüm yerde asfalta sürtülünce ellerimin içinin yüzüldüğünü hatırlıyorum. Onların bir metre kadar uzağına atılmışım. Nere uğradığımı şaşırmış bir vaziyette kalktığım zaman adamı göremedim. Sağa sola baktım adam yok. O adamların hiç biri yok. Meğer adamlar arkamda kalmışlar. Geri döndüm gidecektim ki adam arkamda durmuş bana bakıp gülüyordu. Daha hiç adama bulaşmadan oradan uzaklaştım. Zaten pek fazla kimselerde görmemişti. Ben de hiç kimseye anlatmadım. Olay geçişti, gitti. Beş on gün kadar sonra bizim Manga Çavuşu Mehmet Özdemir bir adam çağırdı ve “Arkadaşlar, şimdi sizlere hayatınızda lazım olacak bazı judo hareketleri gösterip, öğreteceğiz. Görmüş olduğunuz bu arkadaş kendisi Türkiye Judo Şampiyonudur.” Dedi.

Adam geldi bir baktım ki o beni yerlerde sürükleyen çelimsiz adam. Bu şahıs meğer Türkiye Judo şampiyonuymuş. Vah benim talihsiz başım. Ben nerden bileyim. Güya dişime göre diye dövecektim. Gittim adamdan bela aradım, gördüm günümü.

Kimseyi küçük görüp üzerine gitmeyeceksin. Gözünde büyütüp kimseden de korkmayacaksın. Hele düşmanından çok korkacaksın, ama korktuğunu hiç belli etmeyeceksin. Benden size nasihat. Herkes ile çok iyi geçineceksin. İnsanın yaranmayanı olmaz. Hiç beğenmediğin bir insan hiç ummadığın bir yerde rastlar ve senin için harika işler becerebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder