Bir profesör
konferans vermek için Ankara'dan İstanbul'a gitmiş. Belirlenen saatte salona girmiş fakat
ne görsün? Salonda yalnızca bir kişi oturuyor.
Profesör bir an konferans vermeyip gitmeye yeltenmiş. Ancak bunun kendisini dinlemeye gelen kişiye
saygısızlık olacağını düşünüp vazgeçmiş. Gidip kürsüdeki yerini almış fakat
"Acaba bu kişi tek başına beni dinlemek
ister mi?" diye düşünüp;
Profesör adama sormuş:
- Beyefendi gördüğünüz gibi salon boş. Ama siz bana ve fikirlerime değer verip buraya kadar zahmet etmişsiniz. Eğer isterseniz ben konferansı yalnızca sizin için de sunarım. Ne dersiniz?
Adam cevap vermiş:
- Vallahi ben anlamam! Ben seyisim. Ahıra bir at gelse de yem veririm, yüz at gelse de yem veririm.
Profesör
mesajı almış. Hatta biraz da aşka gelip kürsüye çıkmış. Anlattıkça anlatmış. Anlattıkça anlatmış. Normalde iki saatlik konuşma hazırlamışken, bu hızla dört-beş saat anlatmış. - Beyefendi gördüğünüz gibi salon boş. Ama siz bana ve fikirlerime değer verip buraya kadar zahmet etmişsiniz. Eğer isterseniz ben konferansı yalnızca sizin için de sunarım. Ne dersiniz?
Adam cevap vermiş:
- Vallahi ben anlamam! Ben seyisim. Ahıra bir at gelse de yem veririm, yüz at gelse de yem veririm.
Nihayetinde
konuşmasını bitirip adama sormuş:
- Beyefendi nasıl buldunuz konuşmamı? Beğendiniz mi?
Adam cevap
vermiş:- Beyefendi nasıl buldunuz konuşmamı? Beğendiniz mi?
- Vallahi
ben anlamam! Ben seyisim. Ahıra bir at gelse de yem veririm, yüz at
gelse de yem veririm. Ancak! Ahıra bir at gelirse diğer doksan dokuz atın
yemini de, o ata vermem!.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder