SAYFALAR

15 Kasım 2016 Salı

YÜZÜNE TÜKÜR

Yazın karınca gece-gündüz, durmaksızın çalışırken; ağustos böceği vur patlasın çal oynasın, şarkılarla, türkülerle, eğlenerek tüm zamanını geçirirmiş. Nihayet kış gelmiş. Karınca sıcacık evinde, kışın yiyeceğini biriktirmiş olmanın gururuyla keyif sürerken; bir gün aniden kapısı çalınmış.
Gelen ağustos böceği.

Karınca:
- Eee...Yaz boyunca vur patlasın çal oynasın eğlendin. Oysa ki ben kışı düşünüp çalışıp çabalayıp, alnımın teriyle yiyeceğimi biriktirdim. Şimdi sen benden bir parça yiyecek isteyeceksin, onun için geldin, öyle mi? demiş.

Ağustos böceği:
- Yok komşu, sen beni yanlış anladın! Ben yazın saz çalıp türkü söylerken ayıptır söylemesi meşhur oldum. Paralar kazandım. Kazandığım paraların bir miktarını biriktirdim. Şimdi Avrupa ya gezmeğe gidiyorum. Sana hoşça kal demeğe, hem de bir hediye alıp getireyim istedim. 'Özellikle Avrupadan istediğin bir şey var mı?' diye sormaya geldim. demiş.

Karınca bir bakmış ki ağustos böceğinin hiç de aç bir hali yok. Giyimi kuşamı yerinde. Kolunda kızlar. Az ilerde kocaman bir limuzin şoförü ile onu bekliyor.

Karınca:
- Yok, dostum ne isteyeyim? Hiç bir isteğim yok. Sağlıkla git, sağlıkla gel. Yalnız, Fransa'ya uğrayacak olursan, bir ricam var.
Paris'te bir zamanlar 'La Fontaine' diye bir adam yaşamış. Yazarlık mı ne yapıyormuş. Mezarına git ve benim için bir tükür olur mu? demiş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder