SAYFALAR

30 Haziran 2021 Çarşamba

ÜSKÜDAR MARMARAY'DA


Bir arkadaşım var Hüseyin, eskiden sol örgütlerdendi. Görev icabı tanışmıştık. Ben emekli olduktan sonra da görüşmelerimiz devam etti ve daha da ilerledi, hala daha da devam ediyor. Şimdi de diğer solcular gibi öyle milliyetçi olmuş ki, Ülkücüler eline su bile dökemez. İstabbul da oturuyor ve o anlattı. "Bloğunda paylaş ağabey herkes bilsin." Dedi. Ben de paylaşmağa karar verdim;

Tam metroya binerken gördüm, yaşlı bir amca dolum makinesinin önünde uğraşıyor fakat panik yapmış kartını bir türlü dolduramıyor. Arkasında birkaç tane genç birikmiş, bağırıyorlar amcaya "hadi be! ne yapıyorsun, flört mü ediyosun makinayla. Hadi çabuk olsana, filan." Tabi bunu duyunca delirdim. "Ne yapıyosunuz ya?" dedim, gittim bu yaşlı amcaya yardım etmeğe.

"Canım amcam sen ne istiyorsun?" dedim. "Kartım yok." Dedi. Parası da yoktu üzerinde. Doldurdum kartını ve; "Al istediğin yere git bununla, hatta sen başvuru yap senin yaşına ücretsiz ulaşım kartı verirler." dedim. Neyse ben de doldurdum kendi kartımı ve metroya geldim. Baktım amca orada bekliyor hala ve bana yanaştı. "Ne oldu?" dedim. "Yavrum adres soracaktım, beni azarlarlar diye başkasına soramadım, seni bekledim." dedi. "Olur mu öyle şey amcam, peki nereye gidecektin sen?" dedim. Üsküdar Marmaray dedi. "Amca Kirazlıdayız, o karşı tarafta. Nasıl buraya geldin? Uzak!" dedim. Kafasını eğdi hiç cevap vermedi. "Dur!" dedim, anlattım ona. "Buradan Yenikapıya git. Oradan sarı çizgiyi takip et, Marmaraya bin. Oradan iki durak sonra Üsküdar Marmaray dasın, in!" dedim.

Baktım amca mahzun mahzun hala yüzüme bakıyor, anlamamış durumu, "Tamam gel amca, gidiyoruz." Dedim ve birlikte atladık metroya gidiyoruz. Üsküdar’a doğru, yolumuz uzun. Muhabbet olsun diye sordum "Amca sen nerelisin?" Malatya dedi. Var mı kayısı bahçesi filan dedim. Hiç ses etmedi. "Amca Malatyadan İstanbula neyle geldin? Uçakla mı yoksa otobüsle mi?" diye sordum. Amca dedi ki, "Hatırlamıyorum." Dedim; "Amca valizlerin nerede?" Dört yaşlarında ki çocuk gibi yüzüme baktı ve "Ne nerede?" dedi. O an anladım ki amca demans hastası, yani kişisel tarihini unutmuş. Kendi geçmişini silmiş. Kafasını resetlemiş. Eski ile ilgili hiçbir şey hatırlamıyor.

"Peki amca Üsküdarda nereye gideceksin?." Dedim. "OĞLUM POLİS, BENİ ÜSKÜDAR MARMARAY’DA BEKLİYOR" Dedi. Neyse dedim, "Oğlunun telefon numarası yok mu amca?" dedim. "Nerede bilmem?" dedi. Neyse o sırada da indik Üsküdar Marmaraya.

Amcayla birlikte her tarafı dolaştık, oğlu filan yok. Belki görevdedir de gelmeğe fırsat bulamadı. Oturduk bekliyoruz. Gelen yok, giden de yok. Dedim "Amca kimliğini ver." Onun da hangi cebinde olduğunu bilmiyordu. Gömleğinin üst cebinde gördüm ve cebinden aldım kimliğini. Adına soyadına baktım. Adı Halim. Kimliğin bulunduğu naylonda, kimliğin arka tarafında bir not vardı, o not ilişti gözüme. Bir telefon numarası ve altında babam 'defans hastasıdır.' Kızı Nazan diye yazıyordu. Aradım, "Gece gece rahatsız ettim, kusura bakmayın ama." Daha lafımı bitirmeden o bana; "Üsküdar Marmarayda mısınız?" dedi. Şaşırdım ve "Evet. Siz nerden biliyor sunuz?" Dedim. Dedi ki "Ben İstabul dışındayım. Size eşimin numarasını vereceğim, onu arayın." Aldım numarayı aradım enişteyi, dedim "Gece gece rahatsız ediyorum ama." O da hemen bana; "Üsküdar Marmarayda mısınız?" dedi. "Evet!" dedim.

Ya herkes biliyor acaba bir ben mi bilmiyorum niye burdayız diye düşünürken, neyse enişte birazdan yanımıza geldi. Gece çok geç olmuştu. Gelir gelmez sarıldı bana, ben başladım azarlamağa; "Demans hastası bu adamı niye tek başına salıyorsunuz dışarı. Dört yaşında birini salmakla aynı şey! O polis oğlu da kim? Amcaya burada bekliyorum diyor, çağırıyor da gelmiyor." dedim.

Enişte başladı anlatmağa "Abi bu adam emekli Ağır Ceza Reisidir. Demans hastası, evet geçmişindeki hiçbir şeyi hatırlamıyor, doğru. Ama oğlu polisti. Üç yıl önce şehit oldu! Ve oğluyla son telefon görüşmesinde "BABA ÜSKÜDAR MARMARAY'A GEL. ORADA BULUŞALIM, SENİ BEKLİYORUM !" demişti. "Her şeyi unuttu, tek onu unutmuyor, arada evden kaçıp buraya geliyor." Dedi.

Dizlerimin bağı çözüldü, kaldım öylece. Neyse Amcayla enişte gittiler. Benim kafamda sorular dolaşıyor. "Vayy be.. Onlarca kişiye müebbet, 30 yıl, 20 yıl, 10 ar yıl hapis cezaları ver. Sonra gel metroda kartı şaşır! Ey insanoğlu!" dedim içimden. Belki oğlu da gerçekten oraya geliyor ama biz göremiyoruz.

Konu üzerine daha sonra biraz daha düşündüm de. Biz de toplum olarak, yukarıda ki Halim Amca kadar olmasak ta Demans hastası olmuşuz, bu bizim ortak hastalığımız galiba. Toplum olarak geçmişimizi unuttuk. Kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi unuttuk. Nereye gideceğimizi de unuttuk. Bilmeden sağa sola savrulup rast gele gidiyoruz işte. Maksat gün dolduruyoruz. Tamamen mankuf bir kafa yapısıyla yaşıyor sadece sahibimize hizmet ediyoruz. Herkese saygılar.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder