SAYFALAR

22 Aralık 2011 Perşembe

MERHAMET YOK


Bizim Okura da bir yerimiz var, merze deriz. Araba yolu yeni yapıldı. Köyden araba ile 20 dakika, yaya bir saate filan gidilir. Eskiden İlk Bahar aylarında göçümüz oraya gider, sıcaklar basınca da yaz aylarında oradan yaylalara çıkarlardı. Şimdi de çoğu zamanlar İrfan ağabeyim devamlı orada kalır. Öyle köyler gibi sıkıcı değil geniş arazilerde çalışırken zaman da çok çabuk geçer. Çok aksi her zaman bağlı olarak taşıdığı insanlara saldıran bir de köpeği var. Ayrıca ormanlardan faydalanmak ve ağır yükleri taşımak için her tarafa teleferikler kurmuş. Bu teleferikler sayesinde çok uzaklarda ki yüklerini bile taşıyordu ve bu teleferikler hala daha aynı şekilde hem kendisi hem de komşular tarafından kullanılmaktadırlar.

Burhanettin ağabeyim Okura ları pek sevmez orada evi bile yok. Hiç kalmaz fakat araziler çok geniş olduğundan çay yeri yaptırmak için bu yere Doğulu Rıza isminde bir işçi getirmiş. Rıza kendisine gösterilen yerde çapa ve küreği ile toprağı kazarak gündüz çaylık yapacak, ev olmadığı için gece de ormana yakın, patika yolun üst tarafında ki sehender veya nayla dediğimiz yüksek yerde serilmiş olan yatakta yatarak kalacak, her günde yemeği Ağabeyimin çocukları tarafından bu yere getirilerek beslenmesi sağlanacakmış.

Karışanı yok. Tek başına istediği gibi rahat hareket edebilecek. Ancak gece yattığı yerden pek aşağı inmeyecek. Çünkü yakınında ki diğer ağabeyim İrfan’ın köpeği gece bağdan bozuk oluyor ve oralarda kuş uçurtmuyor. Herkese saldırıyor. Köpeğe dikkat ettikten sonra başka bir sıkıntı yok, kendi başına her şey gönlüne göre, Rıza'nın ilk beş günü çok rahat geçer. Keyfine de diyecek yok. Altıncı gece iş değişir. Saat 01.00 sıralarında çok fazla ve acayip bir gürültüyle uyanır. Yattığı yerin üzerinden kıyamet kopmuş ta millet cehennemden kaçıyormuş gibi çok garip gürültüler duyar. Allah Allah bu güne kadar böyle bir şey olmamıştı. Bir süre naylanın köşesine çökerek sesleri öyle nefes dahi almadan dinler. Ne olduğunu anlayamaz. Zaten kaldığı yer hem tenha, hem dağların eteği, hem de ormanlık ve elektrik ışığı filan olmayan bir yer olduğu için geceleri biraz ürkütücü olur. Acaba rüya mı görüyorum diye düşünür. Ellerini ısırır fakat hayır rüya değil, gerçekten bir şeyler oluyor.

Rıza müthiş korkar ve kapıyı usulca açıp zifiri karanlık ta gürültü gelen tarafa, kaldığı yerin üstüne gökyüzüne doğru bakar. Gözlerine inanamaz. Keşke bakmaz olsaydı. Tam yattığı yerin üzerinde her taraf aydınlanmış bir ara yerde gök yüzü yanmaktadır. Rıza bildiği duaların hepsini okuyarak olanları hiç nefes almadan seyreder. Biraz sonra gürültü kesilir alevler söner. Rıza korktu ya uykuya geçemez, dinlenirken on beş yirmi dakika kadar sonra aynı sesler ve yangın alevleri eskisinden daha şiddetli şekilde bir uğultu ve çınlama ile yine başlar. Rıza tekrar hem seyreder hem de avazı çıktığı kadar "İmdaaat öldürüyorlar, yetişin, kurtaran yok mu?" diye bağırır. Kimse duymaz. Yakınlarında öbür Ağabeyim İrfan’ın evi var fakat gece yarısı onlar uyumuşlar. Kim duyacak ki, oralarda gündüz bile kimse bulunmaz. Arada bir yattığı yerin altında köpeğin sesini duyuyor. Rıza gece saatlerce bağırıp yardım ister. Buradan kaçıp kurtulmak için naylanın merdivenini aşağı uzatıp, bir iki basamak indiği sırada o aksi köpek birden havlayarak merdivenden yukarı sıçramağa çalışır ve saldırıya geçer. Rıza tekrar yukarı atlayarak canını zor kurtarır. Köpek yukarı sehendere çıkamaz tabi.

Hay Allah aksiliklerin hepsi bu akşam oluyor. Aşağıda köpek yukarıda ateş ve gürültü arasında Rıza sehenderin içinde beklemeğe başlar. İyi ki sehenderin içinde yanı Rıza'nın bulunduğu yerde bir aksilik yok. Bazen yukarıda ki gürültüden sehenderde titreme filan da oluyor fakat o neyise sehendere bir şey yapmıyor. Sehenderin onbeş yirmi metre yukarısında sanki kıyamet kopuyor. Gece yarılarından sonra da gök yüzünde yangın ve o acayip gürültü devam eder. O gecenin sabahı Rıza hiç uyumamış perişan halde oradan usulca yattığı yerin merdivenlerini inerek ayrılıp şuursuzca araba yolunun dışında koşarak giderken, orada evi plan İrfan ağabeyime rastlar. İrfan Ağabeyim diğer ağabeyimin işçi getirdiğinden haberi yoktur ve birbirlerini tanımıyorlar. Kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde hiç tanımadığı yabancı adamı görünce sorar; "Kimsin? Burada ne yapıyorsun?" diye İrfan ağabeyim sorar. Rıza başına gelenleri sağa sola bakarak tek tek anlatır. Köye gitmek için yolu sorar ve İrfan ağabeyimin evini eli ile göstererek "Yahu bu evde oturan adama da Allah hiç merhamet vermemiş. O kadar bağırdım çağırdım da, beni boş ver, bu taraf hep yandı, yıkıldı, koptu gitti de, evinden çıkıp bakmadı bile. Ne oluyor demedi bile." Der ve yolu takip eder oradan ayrılır gider.

Burhanettin Ağabeyimi hiç beklemeden yaya Fındıklı ya gider. Fındıklı da Burhanettin Ağabeyim kendisini tesadüfen Otobüs yazıhanesinde görür. Memleketine gidebilmek için araba beklemektedir. Geri çevirmek için ısrar eder. Rıza olayı anlatır ve "Orayı cinler periler sarmış. Şimdiye kadar çalıştıklarımın parasını da istemiyorum. Ben buradan bir sağ salım kurtulayım da ne olursa olsun." der. Geri dönmez memleketine gider.

Olay hikaye değil gerçektir. Fakat aslı Rıza'nın anlattığı gibi cinler periler değil de şöyledir. Gündüz fabrikada çalıştığından, kestiği kış odunlarını taşımağa fırsat bulamayan İrfan ağabeyim daha önce hazırladığı ağır gürgen tomruklarını teleferik ile araba yoluna taşımağa çalışır. Zaten oralarda her tarafa teleferikler kurulmuş ve bütün ağır taşımacılıklar bu teleferiklerle yapılır. İşçinin olduğundan haberi yoktur. Teleferik ile gönderdiği ağır kütükler çelik tel üzerinde süratle giderken, vagona takılı tekerleklerin sürtünmesinden ses ve kıvılcımlar çıkarır. Gece olduğundan bu kıvılcımlar tam bir yangın ateşi gibi görünürler. Zavallı Rıza nerden bilsin bunu?

Burhanettin Ağabeyim 'tekrar gel çalış' diye ne kadar ısrar etse de "Canımın sağlığında değil Okura, Fındıklı'ya bile gelmem, buradan geçmem" der ve çekip memleketine gider. Acaba memleketinde bu olayı nasıl anlatıyor? Olayı çözebildi mi? Yoksa hala biz küçükken anlatılan cinler perilerden mi oldu biliyor? Hala merak konusu tabi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder