SAYFALAR

19 Mart 2013 Salı

NAL IN UĞURU

1968 yılı, Rize Güneysu Adacami Köyünde İlkokulda Öğretmendim. Köyde kuraldır, öğretmen muhtar ve imam ile iyi geçinecek. Hakikaten bizim köyün muhtarı da imamı da çok değerli insanlardı. 

Caminin imamı hem yerlisi hem de yaşını başını almış sözü sohbeti yerinde özü sözü bir oturaklı gerçek bir Müslüman adamdı. Sırf doğru gerçekleri savunduğu için ben kendisini çok severdim ve muhabbetleri çok hoşuma giderdi.

Bir gün Cuma Namazı kılmak için cami kapısında beklerken Anadol araba ile yabancı bir adam geldi. Ben inanmadım fakat Of’lu olduğunu söylemişti. Bu adamın her halinden dolandırıcı olduğu anlaşılıyordu ve fide, tohum gibi şeyler satıyordu. Cami kapısında konuşma yapıp satacağı malları tanıttı. Anlattığına göre; sattığı kabak tohumunun kabaklarını beş adam zor kaldırırmış. Bir yere götürmek için de dört kabağı bir araba zor taşırmış. Sattığı şeftali fidelerinin meyvesini dal kaldırmadığı için altına çardak yapmak gerekirmiş, her bir şeftali 2-3 kilo gelirmiş. 

Orada millete yalan yanlış bir çok şeyler sattı. Hatta ben kabak çekirdeğini inceleyip dediğin şekilde ki kabağın çekirdeği de bir tahta parçası kadar olmalı, sen yalan konuşuyor, milleti kandırıyorsun dedim ve biraz da tartıştık. Ben namaza girdikten sonra milletin güvenini kazanmak için namaz vakti bu adam da arkamdan camiye girdi ve bağdaş kurup oturdu. Cami imamı da tam bu sırada helal, haram, sihir ve büyü hakkında vaaz veriyor herkeste dinliyordu. Bu adam elini kaldırarak "Hoca efendi, hoca efendi" diye bağırdı. Hoca da sustu ve herkes pür dikkat adama dönüp dinlemeğe başladık. Adam "Hoca efendi, hep merak ederim. Onun için sormak gereği duydum. Evlere astığımız nal gerçekten uğurlu mudur, insanlara uğur getirir mi?" diye sordu.

Hoca biraz durdu, düşündü, ‘hasbinellah’ dedi ve o da adam dan şüphelenmiş olacak ki; "Sanmıyorum. Getirmez galiba. Çünkü eşekler ayaklarında dört tane taşır, uğur getirse o zavallı hayvanlar her gün kırbaç yemezlerdi." dedi.


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder