SAYFALAR

7 Temmuz 2014 Pazartesi

SEDİRİN ALTINDA

1981 yılında Adana Eskiistasyon Mahallesinde namus meselesinden iki kişi öldürmüştü. Biri kız kardeşi, diğeri de onun dostu. Öldüren Yumurtalıktan Arapuşağı Orhan. 

Saat 16.00 sıralarında Haber Merkezi bildirdi. Orhan kız kardeşini ve dostunu takip etmiş ve gündüz Mersin yolunda bir evde tabanca ile vurmuştu. Kısım Amiri Başkomiserimiz Şeref Peköz ve Cinayet Bürosunun bütün personeli üç ekip halinde Sanık Orhan'ın peşine düştük. Şahsın bir ay kadar önce pasaport çıkarttığını, iki kişi daha öldürüp Suriye ye kaçacağını tespit ettik. Hepimiz birlikte Yumurtalıkta ki akrabalarının evlerine baskınlar yaptık. Şahıs yok. Yakalayamadık. Tehlikeli olduğundan herkes korkuyor hakkında bilgi vermekten kaçınıyorlardı.

Yumurtalıkta ki Arap Uşaklarına ait bahçeler içerisinde ki evlere tek tek bakıyoruz fakat hiç bir netice alamıyorduk. Hem oralarda yakalasak bile mutlaka çatışma çıkar akrabaları vermek istemezlerdi. Biz bahçelerde dolaşıp kendisinden bir iz ararken on yaşlarında bir kız çocuğu gördüm. "Amca sen kimsin? Buralarda gezip ne arıyorsun?" diye bana sordu. "Ben Orhan Amcan'ın asker arkadaşıyım. Onun evini arıyorum" dedim. Çocuk "Amca sen çok gençsin, asker arkadaşı olamazsın fakat, o az evvel Adana Bey Mahallesinde Mustafa Amcamın evine gitti." dedi. 

Mustafa Amcasının evini tarif ettirdikten sonra arkadaşların yanına dönerek yine toplu olarak bu adrese gittik. Gittiğimiz yer düzlüktü ve tarla aralarında birbirine yakın bir kaç akraba evleri vardı. Bahçeler olduğu için sokak numaraları yoktu. Biz o Yumurtalıkta ki çocuktan almış olduğumuz tarif üzerinden giderek Mustafa'nın evini bulduk. 

Arabalarımızı biraz uzakta yolda bırakarak yaya olarak Mustafa'nın evinin yanına gittik. Ben ve iki arkadaş dışarıda tek katlı küçük evin köşelerinde durup kaçıp kaçmadığını kontrol ederken, diğer arkadaşlarımız beş altı polis memurları ve Başkomiser eve girdiler. O evden çıktılar, yakınlarında ki başka iki eve daha baktılar. Sanığı bulamadılar. Evlerde ki adamlar dışarı çıkmışlar bizleri seyrediyorlardı.

Bence çocuk yalan dememişti Orhan oradaydı. Bizleri gördükleri zaman bu evde bir telaşta vardı. Kaçmak ta kaçamadığına göre nereye gitmişti? Arkadaşlar arabalara gitmek yola doğru yürürlerken ben Mustafa'nın evine tekrar girdim. 

Kapıdan ilk girişte ki daracık holda bir kişinin oturabileceği bir sedir uzanmıştı. O kadar daracıktı ki içeri girerken bu sedire sürünerek geçmek gerekiyordu. Ben evin içine geçmedim de sedirin aşağı doğru sarkan örtüsünü kaldırıp altına baktım. Orası biraz da loş olduğu için adam fark edemedim, sadece bir ceket ucu gibi bir şey gördüm. Öyle ümitsizce yere yatarak iyice baktım ki ancak oraya sığmış şişko bir adam uzanmış yatıyordu. O dönene kadar elinde ki 9 lu Belçika tabancasını aldım. Adamı çekerek sedirin altından çıkarttım. Üzerini aradım üç dolu şarjör ve iki kutu da fişeklerini aldım. Bu kişi bizim aradığımız iki kişiyi öldüren Orhan'ın ta kendisiydi.

Adamı kan mı tutmuştu bilmem yürüyemiyordu. Kollarına kelepçe vurdum ve kendimde koluna girerek çok yavaş bir şekilde düzlük tarların içinde yolda ki arkadaşlara doğru yürüyorduk. Adam adım atamıyordu. Arkadaşlarım yürümüş gitmişler yolda arabaların yanında durmuşlar beni bekliyorlardı. Adam hızlı yürüyemediği için adamla birlikte bir taraftan alçak sesle konuşarak yavaş yavaş ikimiz birlikte arkadaşlara doğru yürürken Başkomiser Şeref Bey bana ha bire sesleniyordu "Hadi çabuk ol Recep. Muhabbetin zamanı değil." diyordu. 

Diğer evlerden de adamlar oraya toplanmağa başlamışlar ben bu nedenle 'sanığı yakaladım.' diyemiyordum onlara. Çünkü sanığı kurtarmak isteyenler olabilirdi. "Arkadaşlar bir dakka bekleyin. Bu adam boyacı. İyiki rastladık. Evimi tarif ediyorum. Boya yapacak" diyordum.

Bu sırada Sivas lı Polis Memuru Aksak Mahmut "Başkomiserim Recep adamı yakalamış." dedi ve hepsi birlikte bahçelerden bana doğru koşuştular. 

Katil Orhan'ı kazasız belasız Emniyet Müdürlüğne getirdik. Çok bitkin bir haldeydi. Çay filan içirdikten sonra biraz kendine geldi. Aslında böyle insanlara biraz insaniyet göstermek lazim ve biz de öyle ederdik. Bir misafir gibi davranır öylece yolcu ederdik.E.. ne olacak insan keyfi cinayet işlemez. Mecbur kalıpta cinayet işleyen adam o da ölmüş sayılırdı. 

Orhan Kısım da gizli gizli ağlıyordu. Gazteciler gelip te resmini çekmeğe başlayınca; "Ağabey yarın gazetelerde gözlerim yaşlı çıkmayım. Elimi yüzümü yıkayım. Beni Lavaboya götürür musunuz?" dedi. Giderken yolda "Kız kardeşini öldürdüğüne pişman mı oldun? Niçin ağlıyorsun?" diye sordum. "Yok ağabey, o canlansa şimdi bile öldürürüm. Ben sizin insanlığınıza ve bana ettiğiniz muameleye ağlıyorum." dedi.

Bence kim olsa bizim gibi davranırlar. Cinayet işleyen adam çoğu zaman mecbur kalıp cinayet işler. Öyle adama kötü davranmak olmaz. Her iki tarafında delillerini eksiksiz toplayıp, eşit davranarak ona göre işlem yapmak lazım. En nihayet adli merciler o adamın cezasını zaten verecekler. Ona düşmanca tavır takınmak, yanlı davranmak olur.  

    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder