SAYFALAR

15 Temmuz 2014 Salı

UYGULAMA

Aynı devletin idaresinde bulunan üç ayrı bölge düşünelim.
Birinci; Karadeniz ve Doğu Karadeniz Bölgesi. Bu bölgenin akar sularında kırmızı pullu alabalık bulunur. Bu alabalıktan halk arasında çeşitli ilaçlar bile yapılır. En büyüğü 20cm yi geçmeyen bu balığın soyu tükenmek üzereyken Rize de alınan idari bir kararla avlanma yasağı konmuş ve bu balığın soyunun tükenmesi önlenmiştir. Çaylarda ve derelerde, onların kolları olan çok küçük ve soğuk buz gibi akarsularda bu balık bulunur.

Bu balıkları avlayan vatandaş olurda jandarma veya polise bildirilirse, şahıs anında yakalanır ve bu suçu işleyene üç yüz-beş yüz tl ceza ödettirilir. Ben bu durumu bilmediğim için köye gittiğim zaman balık tutmak isteyince beni de uyardılar ve bu suçu işlemekten vaz geçtim. Derelerde bir adam görülürse telefon ile jandarmaya bildirilir ve Jandarma 30kilometreye yakın yol giderek bu şahısı yakalar. Bu şahıs avcı olmasa bile hiç fark etmez, ceza yer parayı öder. Oturur aşağa. Kimsenin sesi çıkmaz. Bu çok normal ve herkesin istediği, beğendiği  bir uygulamadır. Balığı örnek verdim çünkü en basit idari bir suç. Diğer yasalar kapsamında bir suçu vatandaş işlerse zaten cezasını çeker, hiç af edilmez. Maazallah bir de kötü muamele görür. Kuzu kuzu herkes cezasını çeker. İki kişi bir araya gelecekte "Biz ödemiyoruz." diyecek. Sıkıysa ödemesin. Tüm sülale o geceyi nezarette geçirir, belki de uzun süre içerden çıkamazlar. Hemşin yaylasın da jandarmalar keçi sürüsü ile giden çobanın üzerinde bir çakar almaz eski tabanca yakaladılar da adamı getirip hapise attılar, sürüsü 20 gün o dağlarda sahipsiz, çobansız başı boş dolaşmadı mı? Hatta bir kaç hayvanı da telef oldu. 'Sesi çıkmayana adalet, sesi çıkana bulaşma uzak git' ile yönetim olmaz.

İkinci; Anadolu ve büyük şehirler. Anadolu da halk koyun kuzusu gibi, ne dersen onu yapar. Büyük şehirlerde halk hak almak için sokağa dökülür yürürler. Çelik bir kalkan gibi polisler önlerine set çeker, hiç kıpırdatmazlar. Cop, kalkan, gaz derken bir kaç kişi de ölür, iş geçiştirilir. Geçit verilmez. Bazen kınamalar filan herkes ettiği ile kalır. Bazen de taraflar Keleşkof ve pompalı tüfeklerle İstanbul'un caddelerinde nöbet tutar, bazen de havaya ateşler ederler. Mesela seçim gecesi. Bu sırada devlet yok. Eğer bu kitle tanıdıksa kimse bir şey demez. Bakan çıkar 'Provakatif'' diye adlandırır. Bu durumda öylece geçiştirilir, unutturulur gider. Bir olay olduğu zaman sorulur "Bizimkiler mi? Karşı taraf mı? Bizimkilerse dokunma. Karşı tarafsa en ağır şekilde cezalandır. Gazla gitsin. Arkandayım. Bazen de her iki tarafta serbest bırakılır ve bu olaylara gerçekten göz yumulur. Sonradan bu olaylar bastırılır ve yöneticiler kahraman olur. Bu örnekleri çoğaltabilirsiniz.

Üçüncü; Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi. En bariz herkesin gördüğü bildiği bir örnek vereyim. Bu bölgenin bütününde kimse elektrik parası ödemez. Para istenince veya kaçak kullananlar yakalandığı zaman ortalığı yakar yıkar talan ederler. Bismil de DEDAŞ memurlarını jandarmaların yanında rehin aldılar. Adamlar canlarını zor kurtardılar. Devlet bu vatandaşlardan paraları tahsil edemeyince yasa çıkartıyor, onların parasını da birinci de anlattığım namuslu vatandaşlardan yanı bizlerden alacaklar. Niçin? Çünkü o namusludur. Ödemese de zorla kanun gücü ile alabilirler. Ötekinden mümkün değil. Kanun manun sökmez. Bazı bölgelerde karakollar asayiş birimleri bile kurmuşlar. Kaleşkoflu nöbetçiler, yol uygulamaları, kimlik kontrolleri, adam kaçırmalar, çocuk kaçırmalar, asker ve polis kaçırmalar ve öldürmeler gırla gidiyor. Devletin haberi mi yok? Yoksa göz mü yumuluyor. Haberi niçin yok? MİT kimseye göz açtırmıyor. Gariban bölgelerde kim kime oy verdi onları bile tespit ediyor. Kim bugün alabalık tuttu onu bile biliyor. Doğu ve Güneydoğu da kim ne yapıyor? Tespit edemiyorlar mı? MİT silah yolluyormuş. Bilmeden yakalayanlar vatan haini ilan edildi. Haklarında yasal işlem yapıldı. Eskiden de MİT görev yapar silah yollar, alır, verir fakat kimsenin ruhu duymazdı. Şimdi neler oluyor? İsviçre ve Fransa da 'Ermeniler katledilmedi.' diyenler ceza alıyor anladık ta. Gün gelecek bu ülkede 'PKK terör örgütüdür.' diyen ceza alacak. Göz yumuluyorsa niçin ve kim göz yumuyor? Açılım da açılım diyoruz. Ne götürdü? Ne getirdi? Bunların iyi hesaplanması lazım.

Bir ülkede yasalar hep aynı ve eşit uygulanır. Kanunlarda ulusal çıkarlar göz önüne alınarak vatandaşların eşit tutulmaları için yapılır. Şimdi bu uygulamaların çoğu keyfi ve yanlı uygulama değil midir? Namuslu vatandaş yaşamak için serbest bırakılmıyor. Güneydoğu da ben görev yaptım. PKK lı bir gurup Terörist bir Kürt Ailenin mezrasına gidiyor. "Arkadaşlarımız aç. Beş baş koyun ile iki çuval un vereceksin ki onları doyuracağız." diyorlar. Adam koyunları vermezse, ellerinde ki Kaleşinkofları sürüye çevirip tarıyorlar. Ölen koyunları alıp yiyorlar. Sürü sahibini de alıp dağa kaldırıp öldürüyorlar. Arkadan Jandarma, polis gidip tahkikat yapıyor. Bu vatandaş eğer beş baş koyunu teröristlere verdiyse ve ellerinden kurtulduysa, jandarma da bunun haberini bir yerden aldıysa ki mutlaka alır. Yine gider bu namuslu Kürt vatandaşın başına dikilir "Sen teröristlere neden yardım ve yataklık ettin? Koyun verdin, teröristleri besledin." der ve götürür 'Suçluya yardım ve yataklık etmek.' suçundan hapise attırır. Şimdi orada ki Kürt vatandaş sağ kalmak için, bu olaydan zarar görmemesi için ne yapmalıdır? Veya sizler aynı durumla karşılaşsanız ne yaparsınız?

Benim bildiğim devlet çıkardığı kanunları herkese eşit uygular. Kişi, aşiret, örgüt veya başka devletlerden bile korkmaz, taraf tutmaz. Çünkü adalet mülkün temelidir. Ulusal çıkarlar ne ise o yapılır. Dünyanın bir köşesinde bir olay olsa ABD hemen açıklama yapar "Ulusal güvenlik ve menfaatlerimize tehlike teşkil etmez." der. Acaba ne demek ister anlayabilen var mı? Tehlike teşkil ederse tepesine biner de onu demek ister ABD. Yaşadığımız mahallede bile komşumuzdan korktuğumuzu belli edersek bizi o mahalle de yaşatmazlar. Oyuncak ederler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder