SAYFALAR

15 Nisan 2012 Pazar

KUMAR

Çankırı Caddesi Yıba karşısında Nihat'a ait kumarhaneden hiç kumar alınmadığı. Çok büyük kumarlar yaptığı. İleri düzeyde önlemler aldığı için hiç yakalanmadığını bana anlattılar. Ustalıklarla kumar oynatıp bütün kumarcıların kendisine borçlu olduğunu. Kulubune gelip kumar oynamazlarsa senetlerinin takibe alınacağı. Şeklinde tehdit edip herkesi kumar oynamağa mecbur bıraktığı. Kumarda kayıp edenlere de tekrar borç para vererek senet imzalattığı. Şeklinde ihbarlar aldım.

Gün yapıp bütün kumarcıları topladığı Aralık ayının bir Perşembe gecesi saat 02.00 sıralarında, yaya olarak, sırtımda beni zengin gösteren kaşmir bir palto ile sallana sallana ikinci kattaki kuluplerine gittim. Oturup çay söyledim. Kömür gibi bir çay getirdiler. Fakat hayret bu meşhur kumarhanede açılış olmasına rağmen sadece üç kişi vardı. Yarı sarhoş uyuklar görünerek "Kumar oynayacaktım. Kumarcılar yok mu?" diye ümitsizce sordum. Orada iki kişi beni aldı karanlık yerlerden İsmetpaşa da bir yere götürdüler. Kapıda karanlıkta iki kişi bekliyordu. Yakamdan filan tutup üstünkörü üzerimi aradılar. Kim olursam olayım, bir yanlışlık yaparsam sağ çıkamayacağımı söyleyip göz dağı verdiler. Karanlık kapının üzerinde 'Salon Kral' yazıyordu. Beni getirenler geri döndüler. Orada bekleyenlerden biri kapıyı dışardan anahtar ile açarak içeri girdik. Merdivenlerden dolanarak üç kat aşağı, havuzlu ve renga renk ışıklar yanan çok lüks bir yere indik. İki kat yerin dibinden aşağı merdivenleri dolanarak indik. Kırk kişiye yakın kadınlı erkekli kendi aralarında kılıç, zar, çanak ve katlama tabir edilen oyunları oynuyorlardı. Herkes kendi aleminde iken tam salona girdim.

Daha önce kömür hırsızlığından yakaladığım Çingene Mehmet karşıda oturuyordu. Aradan uzun zaman geçmesine rağmen hemen ayağa fırladı ve hazır ola geçip, "Amirim emret" diye bağırdı. Hem de bu şekilde diğerlerine geldiğimi bildirmişti. Herkes robot gibi olmuş bana bakıyorlardı. Beni içeri getiren erkete arkamdan bana sarıldı. Onu merdivenlerin üzerinden önüme yere düşürdüm. Polis olduğum artık anlaşılmıştı. Kulup sahibi Nihat olduğunu sonradan anladığım baba yiğit birisi karşıda masadan kalktı ve herkesin sakin olmasını söyledi. Hepsinin ayağa kalkmalarını ve duvara ellerini dayamalarını ikaz ettim. Kimliklerini ve kumar aletlerini aldım. Belimdeki telsizi çıkardım fakat oradan telsiz çekmiyordu. Cep telefonu ile arabamı ve ekiplerimi çağırdım. Şubeye intikal ettirdik.

Yanılmıyorsam 30.000 dolar ve toplam 100.000 tl cıvarında para yakalanmıştı. Beni arkamdan yakalayan erketeyi iyi dövecektim fakat verem hastası imiş zavallı. Kendisini Emniyet Müdürlüğü ne bile götürmedim. Ne yapsın gariban ekmek parası için o saatlere kadar soğukta bekliyor. Onun gibi o bölgede 16 tane erketesi varmış. Arabamı görünce güya beni haber vereceklermiş. Arabasız gittiğim için kazandım. Böyle birkaç büyük mekanlara baskınlar yaptım. Ankara da kumarın kökünü kazımıştım. Bazen da tabi süprizlerle karşılaştım. Anlatacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder