SAYFALAR

28 Nisan 2012 Cumartesi

BENİ YAKALADILAR

1973 yılı yer Adana. Genç ve tecrübesiz tam anlamıyla çaylak bir polis memuruyum. Adana Bağlar Karakolunda görev yapıyorum. Kendi bölgemiz Gazi Paşa Mahallesindeki müstakil bahçeli bu şirin evlerde her gece hırsızlıklar oluyor. Halı kilim ne varsa hırsızlar alır götürürlerdi. Vatandaş ile birlikte biz polisler de bu duruma illellah demiştik. Baş edemez olmuştuk. Karakol Amirimiz İbrahim Uzun beni ve Polis Memuru Hasan Hüseyin'i çağırdı. "Sizlere görev veriyorum. Hiç kimse görevinizi bilmeyecek. Karakola gelmeyin. Ne yaparsanız yapın bu hırsızları yakalayın." dedi.

Zaten dört-beş aylık karakol görevim esnasında bu görev çok hoşuma gitmişti hırsızları yakalamak için çırpınıyordum. Arkadaşımla bir kaç akşam kendimize göre bazı acemi uygulamalar yaptık. İnşaatçı elbiseleri giyerek o sokaklarda voltalar attık fakat buralar mahalle olduğu için gece pek öyle boş gezenler bulunmuyor, bizlerde ortada kalıyor, herkesin dikkatini çekiyoeduk. Sabahlara kadar o sokaklarda dolandık. Bir netice alamadık. Beş altı gün sonra arkadaşım "Hırsızlar kumarhanelere giderler biz de oralara takılalım" dedi. O benden kıdemli ve çok kurnaz bir polisti. Beş on gün kulüp ve kumarhanelere  takıldık. Fakat baktım ki arkadaşım biraz kumar meraklısı. O oyun oynarken ben sandalyelerin üzerinde uyukluyorum. Bir kaç gün sonra O kumar oynayıp kumarhanelere takılırken ben yalnız başıma gider, o sokaklarda dolanır, hırsız yakalamak için çareler arardım.

Bir gece saat 04.00 sıralarında, hırsızlığın yoğun olduğu caddelerden birinde yürürken, çevremde hiç kimse yoktu. Birden önümde bir genç adam peydah oldu. Nereden çıktığını anlayamadan önümde yürürken görmüştüm. Tam sokakların kesiştiği yerde adamı kayıp ettim. Az ilerde bir bahçe duvarının içinde kapı girişinde 45 yaşlarında bir adam duruyordu. Yanından geçerken adamla konuştum. Hangi evde oturduğunu, ne iş yaptığını sordum. Polis memuru olduğumu, önümde bir adam gittiğini görüp görmediğini, şüphelendiği kimselerin olup olmadığını sordum. Hiç kimseden şüphelenmediğini ve az evvel de kimse geçmediğini, görmediğini söyledi ve adam usulca yanıma doğru yaklaştı. Kimliğimi sordu. Ben de kimliğimi çıkarıp gösterirken birden bire kimliğimi elimden kapıp almak istedi. Kimliğimi kurtarıp cebime koydum. Adam bu sefer bana saldırdı. Kelepçenin bir tarafını şahsa takmıştım ki, bir anda nerden geldiklerini göremediğim bir alay insan çevremi sardılar. Bana ilk saldıran adamın biraz sarhoş olduğunu fark etmiştim. Kelepçenin diğer ucunu da öbür eline güç bela taktım. İki tabancamı da çıkarıp öbür adamların bana yaklaşmalarını önlemek için onlara doğrulttum ve "Yaklaşanı öldürürm." diye bağırdım. Onlar hala beni yakalamak için üstüme üstüme geliyorlardı.

Ey Allahım, ben bu insanların canını malını korumağa çalışırken, bu başıma gelen ne idi? Hemen kelepçe taktığım adamın kolunu kıvırdım. Kendime çektim ve havaya iki el ateş ettim. Baktım polisten filan anlamıyorlar. Silahımı üstlerine çevirdim ve "Ben hırsızım, hepinizi öldürürüm" diye bağırdım. O zaman korktular ve biraz gerilediler. Ben adamı sürükleyerek, orada olan insanlarda beni takip ederek, sokak başına kadar gittik. Bir ticari taksi tesadüfen oraya geldi. İçinden bayan iner inmez hemen suçluyu bindirdim. Taksici bizi almak istemedi. Zorla arabaya bindik. Karakola götürdüm. Biz Karakola gidince o mahallede ki adamlar çoktan karakola gitmiş dolmuşlardı.

Hırsız olmayıp görevli olduğumu o sarhoşa zor anlattık. Adamlar benden özür dilediler ve evlerine döndüler. Bende kumarhaneye arkadaşımın yanına gittim. Ertesi akşamlarda yine gider hırsızları takip eder ve yakalamağa çalışırdım. Bu şekilde çok hırsız yakaladım o bölgede. İşte meslek hayatımda en korktuğum  olaylardan biri bu olay olmuştu.
.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder