SAYFALAR

20 Eylül 2011 Salı

HALA BİZE DÜŞMAN


1970 yılında kendi köyümde Rize Fındıklı Ihlamurlu da öğretmenlik yapıyordum. Öğrenci durumlarını değerlendirmek için bir Cuma günü veli toplantısı yaptım.

Mevsim kış ve her tarafta kar vardı. Şimdi harabe olan köyümüzün ilk okulunda girişe göre sol tarafındaki oda öğretmenler odası, diğer iki oda sınıf olarak kullanılırdı. Büyük oda da 1. 2. ve 3. sınıflar bir arada, diğer tarafta da 4 ve 5. sınıflar öğrenim görürlerdi.

Öğretmenler odasına girişte tam karşıda bir masa, arkasında bir sandalye bulunur ve burası Okul Müdürünün makam masası idi, genelde okul müdürü başkası kapmamışsa buraya otururdu. Tam sandalyenin üst tarafında  elde yapılmış kalın gürgen ağacı çerçeveli yaklaşık 110cm x 80cm ebadında Atatürk’ün camlı resmi asılı dururdu. Bu Atatürk resmini kim yaptırdığını bilmem, ta öğrenciliğimden beri aynı şekilde asılı olduğunu hatırlıyorum. Elde yapıldığı için çok ağır camlı bir çerçeve idi.

Velilerin bir çoğu gelmiş içerde ve dışarıda karlar üzerinde kalabalık bekliyorlardı. Bu sırada köyün imamını aradım. Kendisi Ardeşen li çok genç ve sevecen bir tipti. Her gittiği yerde kendini sevdirirdi. İsmi Mahmut.

Mahmut Hocayı bulamadım ve öğretmenler odasına toplantıyı başlatmak için girdim. Odaya girişim biraz ani ve hızlı oldu. Aradığım Mahmut Hoca müdür masasında oturuyormuş. Beni görür görmez hemen ayağa fırladı fakat bir de gürültü koptu.

Hanı o yukarıda tavana yakın yerde duran Atatürk’ün ağır çerçeveli bir resmi asılıyordu ya, işte o ağır Atatürk çerçevesi yerinden koptuğu gibi o anda tam altında bulunan bizim İmam Mahmut'un kafasına vurduktan sonra, yine dik olarak yerde duvara yaslandı durdu. İmamın kafasında kocaman yara olmuş kanlar akıyordu. İmam kafasındaki yarayı eliyle tuttu, biraz sonra eline baktı ki kan sürünmüş, kafasından kan akıyor, döndü Atatürk'ün resmine doğru biraz baktıktan sonra

"Vay utanmaz sağlığında hep bizimle uğraştın, öldün gittin, hala daha bizimle uğraşıyorsun. Utan, utan" dedi ve kahkaha atarak koştu dışarı çıktı gitti.

Hocanın kafasını orda ki imkanlarla ecza dolabından ilaçları kullanarak pansuman edip bantladık. Atatürk resminin camı bile kırılmamıştı. Çerçevenin kopan ipini yenileyerek aynı yerine astım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder