SAYFALAR

18 Haziran 2012 Pazartesi

SUÇLULAR NEZARETTE

1974 yılı Ağustos Ayları. Adana Cinayet Masası. Tek arabamız olduğu için sabahları araba Kısım Amirini almağa Denizli Mahallesine gider ve o güzergahta oturan arkadaşlar ile Kısım Amirini alır, Kısma getirirdi. Diğer arkadaşlar  kendi imkanları ile Büroya gelirlerdi. Bir sabah göreve gitmek için Topel dolmuşları son durağa geçtim. Durak Göğüs Hastanesinin hemen altında evime de çok yakındı. Dolmuşla Emniyet Müdürlüğüne giderken Küçük saatın ilerisinde büyük bir kavga gördüm. Hemen dolmuştan indim.

Kavga da değil bir kaç kişi bir adamı öldüresiye dövüyorlardı. Adamların hiç birini tanımıyordum. Biraz seyrettikten sonra dayanamadım, ayırmak istedim. "Sana ne lan" deyip bana da saldırdılar. Polis filan dediysem de "Polis sen Allah mı oldun lan!" dediler ve bana da vurmağa başladılar. Ben de onlara vurmağa başladım. Orada bulunan herkes seyrediyorlar hiç kimse bizlere yardım etmiyorlardı. Meğer bunların belalı adamlar olduğunu o civarda bilmeyen yokmuş.

Ne ise bende kavgaya ister istemez girmiş oldum. Orası Kış taksi durağının önü ve kalabalıktılar. Beni ve tanımadığım o adamı iyice benzettiler. Bizler de dövdük fakat onlar kalabalık ağız burunlarımızı kırdılar. Bir baktım resmi bir polis jipi geldi. O mıntıkanın Karakol amiriymiş. Dört tane polis memuru ile birlikte geldiler. Tam kurtulduk diye sevinirken Karakol Amiri Başkomiser o adamlardan birisine "Necmi Ağabey bu şerefsizler kim, size mi saldırdılar?" dedi. O Necmi dediği adam da "Evet Amirim." dedi. Baktım Kış Taksi durağı çalışanları, yanı kavga ettiğimiz adamların hepsi Adnan Başkomiserin adamları. İçlerinden bir polise gizlice sordum; "Neler oluyor kardeşim?" diye. "Sen polis misin? Polis isen sakın söyleme. Karakolda barıştırıp hepinizi bırakır. Eğer söylersen, bu Başkomiser seni yakar kardeşim." dedi.

O benden önce dövdükleri adam Erzurumlu imiş. Ben de olaya karışınca ben de dayaktan nasibimi almışım tabi. Başkomiser o Erzurumluyu ve beni polis arabasına aldı. Durak sahibi Necmi'ye "Sonra karakola gelin." dedi ve oradan ayrıldı. Karakol da bizleri öyle kanlı filan nezarete attılar. Ben nezaretten seslerini duyuyordum. Duraktan bir kaç adam geldiler. Bizden davacı oldular. Çay bardakları, ifade, daktilo ve gülüşme sesleri nezaretten duyuluyordu. Baktım pabuç pahalı. Yaptığı fezlekeye göre belki de meslek hayatım sönecek.

Nezaretin küçük penceresinden koridora bakarken sivil bir adamın süpürge ile yerleri yavaş yavaş süpürdüğünü gördüm. Alçak sesle çağırdım. Bir sert yaptı bana, bağırdı ve pencereye de usulca yaklaştı. Sonraları kendisini tanıdım. Antepli Şahin isimli gece bekçisi imiş. Her gün Karakolda bulunup, temizlik ve getir götür işleri yaparmış. Avucumun içinde elli lira para uzattım ve "Bu senin hakkın, kimseye söyleme. Koy cebine. Şu on lirayı da al, yol parası yap. Bir taksiye bin. Bu notu götür Asayiş Şube Müdürü nün kendisine veya kapısında bekleyene ver" dedim. O zaman Murat 124 lerle şehir içi beş lira idi. Zaten Emniyet Müdürlüğü de oraya yakındı. Yürüyerek on dakikaya gidebilirdi. Paraları aldı. "Dakikada bir tuvalete çıkılmaz lan. Daha yeni girdiniz buraya." diye bana bir daha  bağırdı ve kayıp oldu, gitti. Ben kendisine yine dikkat ederken daha hiç göremedim.

Ben ve şoförlerin dövdükleri O Erzurum lu adam nezarette endişeli beklerken, sanıklarla muhabbet ve çay bardak sesleri hala nezaretten duyuluyordu. Bir saat kadar sonra Asayiş Şube Müdürü nün sesini nezaretten duydum. Yardımcısı Emniyet Amiri Sami Bey ile Karakola gelmişlerdi. Beni belki de tanımaz fakat ilk etapta olayı benden duyması iyi olurdu. O bekçi notumu kendisine iletmiş anladım. Yoksa gelmezdi sabah o saatlerde Karakola. Notta aynen şöyle yazmıştım; "Sayın Müdürüm, şu anda haksız bir nedenle Hürriyet Karakolunda nezaretteyim. Gerçeği anlamanız için bizzat kendinizin gelmenizi ve durumu incelemenizi bilgilerinize arz ediyorum. Cinayet Bürosu Polis Memuru Recep"  Saygı değer Asayiş Şube Müdürü Adil Bey Karakol Amirine sordu. "Herhangi bir olay var mı?" "Yok Müdürüm basit bir darp olayı var. Durakta şoförleri dövmüşler. Sanık iki kişiyi yakaladım, nezarettedirler." dedi.

Asayiş Şube Müdürü Nezaretin kapısına kadar geldi ve; "Açın bakıyım nezareti." dedi. Açtılar. Hep birlikte içeri geldiler. Diğer o duraktan gelenlerin sesleri kesilmiş, ayağa kalkmış öyle bekliyorlardı. Yanımda ki dayak yiyen Erzurum lu da hayretler içerisinde olup bitenleri seyrediyor bir taraftan da titriyordu. Müdür Karakol Amirine tekrar sordu "Suçlular bunlar mı?" "Evet Müdürüm" dedi. "Üstlerini aradın mı?" "Aradık suç unsuru yok Müdürüm" dedi. Müdür Bey bana döndü ve elini uzatarak; "Recep tabancanı ver." dedi. Hemen 38 kalibre, iki inçlik Simit Wesson marka tabancamı çıkardım ve avucumun içinde tutarak kendisine uzattım. Karakol Amirine "Bu ne Adnan Bey? Bu adamı nezarete silahı ile birlikte niçin koydun?" dedi. Adnan Bey kem küm ederken Müdür Bey geri bana döndü ve "Silahını beline koy Recep." dedi. Konuyu dinleyip iyice anladıktan sonra bir ekibe anons ederek Karakola çağırdı. O ilk dayak yiyen Erzurum lu garibanı onlara teslim etti. Hastanede sağlık kontrolunden geçirilip haklarında yasal işlem başlatıldı. O kendisini dövenleri teşhis etti ve olaya karışan kendisini döven şoförleri hepsini yakaladılar. 

Başkomiserin de ortak olduğu önemli bir suç tespit edildi. Karakol Amirini açığa aldılar ve hakkında soruşturma başlattılar. Yaşı dolmuştu emekli oldu. Sonra hapislik cezası aldı. Benim notumu Müdüre götüren o gece bekçisi Antepli Şahin " Yolladığın notta okudum,  sen madem polismiş sın verdiğin şu elli lirayı geri al. Ne olursun rahat edemiyorum, ağabey" dedi. Kendisine elli lira daha verdim, "Helal olsun. Korkma sana bir şey olmaz." Dedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder