SAYFALAR

29 Haziran 2012 Cuma

ÖLDÜRMEK KASTİYLE

Bütün suçlar kanunla tarif edilmiştir. Kanunda tarifi olmayan suç olmaz ve olduğu iddia edilse de suç sayılmaz, ceza verilemez.
Mesela "Hırsızlık" suçunu ele alalım.
Beş unsuru var:
1) Başkasına ait olacak.
2) Sahibinin rızası olmayacak.
3)Taşınabilir mal olacak.
4)Faydalanmak kastıyla alınmış olacak.
5) Sahibinden habersiz alınacak.

Bu unsurlar mevcüt ise işlenen suç hırsızlıktır. Yoksa hırsızlık olmaz. İşlendiği duruma göre de cezası artar veya eksilir. Gece hırsızlık yapılırsa daha çok ceza alır. Gündüz hırsızlık yapılırsa daha az cezası olur. Duvar delme ve çatı delme gibi usüllerle hırsızlık yapılırsa sanığın alacağı cezalar da daha artar. Onun için hakim önce hırsıza nasıl hırsızlık yaptığını anlatmasını ister. Hatta bir seferinde hakimin huzuruna getirdiğimiz hapçı bir hırsıza hakim sordu; "Anlat bakalım hırsızlığı nasıl yaptın?" dedi. Hırsız ise; "Hoop, hoop hakim bey, buraya ifade vermeğe mi, yoksa meslek sırrını anlatmağa mı geldik. Ben nasıl hırsızlık yaptığımı, yanı meslek sırrımı sana anlatmam." dediydi ve hakimi de güldürdüydü.

Gelelim esas anlatmak istediğim konuya. Şimdi bilmem de eskiden suç işlendiği zaman taraflar, şahitler, deliller tamamlanır. Eğer suç yeni işlenmişse, sıcağı sıcağına 'Suç üstü' veya 'Meşhut Suç' olarak yukarıda ki tutanak tutulur ve hepsi birlikte hemen adli mercilere yollanır. Eğer eski bir olayın faili yeni yakalanmışsa, bir fezleke yapılarak yine adli mercilere intikal ettirilir adli merciler durumlarını değerlendirirdi.

Bu suç üstü veya fezlekeler de; Olay tarihi, olay yeri, sanıklar, müşteki ve şahitler v.s. gibi bölümler birinci sayfaya yazılır ve olay hakkında ilk bakınca bilgi sahibi olunurdu. İşte burada 'Suçun Nev'i' veya 'Suçun Turu'diye bir yer vardı, bu yere suçun adı ne ise o yazılırdı. Eğer bir evden hırsızlık olmuşsa 'Hırsızlık' zorla parasını almışlarsa 'Gasp' , bir adam zorla kaçırılmışsa 'Zorla Alıkoyma', olay kavga ve başkasını dövme gibi durumlar varsa 'Darp' vesaire.

Çok eskiden, her akşam karakollarda yatıp ta hafta izinli iken, hafta da bir gün evlerine giden, bizim ağabey polislerimiz, basit suçlardan, yanı münakaşalardan filan taraflar geldiği zaman, karşı tarafa hoş görünmek veya şikayetçinin gönlünü hoş etmek için, o hafif suçu, ağır suç gibi göstermeğe çalışırlarmış ve yapılan 'Fezleke' veya 'Suç Üstü' tutanaklarında "Suçun Nev'i" nin karşısına 'Hakaret' değil de; 'Öldürmek Kastıyla Yüzüne Tükürmek' diye yazarlarmış ve olayı cürüm haline getirir  kendi kafalarına göre ağırlaştırırlarmış. Aslında böyle bir suç yok tabi. Öyle anlatırlardı, bizden eski ağabey polisler.

Son zamanlarda birlikte çalıştığımız Ahmet Dada Ağabey anlatırdı. O öyle iki üç yıl kadar eski usul çalışmış eski polislerdendi. "Bir hafta karakolda kaldıktan sonra bir gün eve giderdim ki, iki çocuğum da bana hasret olurlar, yanımdan hiç ayrılmaz hatta uyumazlardı bile, bizde hanımla kardeş gibi yaşardık. Çocukların eline elek verip 'Gidin karınca toplayıp bu eleği doldurun gelin.' diye dışarı yollardım. Yarım saat kadar sonra 'Baba üstten koyuyoruz, alttan çıkıyorlar, elekte durmuyorlar' deyip geri gelirlerdi çocuklar." diye anlatıyordu.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder