SAYFALAR

20 Haziran 2012 Çarşamba

KOVDULAR

1972 yılında er öğretmen olarak köyde askerliğimi bitirdim. Üniversite tahsili için tayınımı Ankara ya istedim. Fakat beni kervan geçmez kuş uçmaz bir köye verdiler. Nallıhan İlçesi Yukarıtepe Köyü. Göreve başlamak için gittiysem de durum iç açıcı olmayınca geri Rize’ye geldim. Torpil nasıl olur bilmediğimden başka çareler aramağa başlamıştım.

Bir gün Rize de Mustafa isimli öğretmen arkadaşımla dolaşıyorduk. Rize Emniyet Müdürlüğü önünden geçerken, Mustafa bana "Recep sen çok iyi polis olurdun" dedi. Hiç aklımda olmadığı halde polisliği aklıma düşürdü. O gece sabaha kadar düşündüm. Hem polislik yapar hem de yarım kalmış üniversite tahsilimi bitiririm düşüncesiyle ertesi gün bilgi almak için saat 16.30-17.00 sıralarında Rize Emniyet Müdürlüğüne gittim. 

Alt kat koridorda yürürken sağ tarafta ‘Müdür’ diye yazan bir oda vardı. Nasıl olacağını bilmediğim için ulu orta hemen kapıyı iki tıklattım ve içeri girdim. İçerde sivil bir şahıs oturmuş önünde ki evraklarla ilgileniyordu. "Efendim polis olmak için bilgi alacaktım." dedim. Adam bana tahsilimi ve ne iş yaptığım gibi birkaç şeyler sorarak biraz konuşturdu ve "Çık yukarı Başkomiser Ahmet Bey var, O na söyle hemen işlemlerini yapıp dosyanı tamamlasınlar ve bugün imtihana girenlere yetiştirsinler" dedi.

Yukarı çıktım. Üst katta geniş bir salon ve bu salonda daktiloların başında oturup yazı yazan ve sohbet eden 10-15 tane resmi ve sivil elbiseli polisler vardı. İçlerinde belki amirlerde vardı fakat ben bu mesleğe yabancı olduğum için kim amir, kim memur bilmiyordum. Şimdiye kadar hiç ilgi de duymuyordum.

Orada oturan resmi giysili bir memura başımı uzatarak gizlice Ahmet Bey’i sordum. Yan tarafta oturan ve benim kimi sorduğumu duyan sivil elbiseli, şişkomu şişko, oturduğu koltuğa sığmayan, dişleri som altın bir adam sorduğum adamın cevabını beklemeden bana; "Ne var ne yapacaksın, Ahmet Beyi? Ahmet Bey benim” dedi, sert bir şekilde. “Ağabey polisliğe müracaat” dedim ve daha sonunu getiremeden bana “Senden polis molis olmaz defol git. Beni ayağa kaldırma ha" diye bağırdı. O sorduğum poliste öyle durgun durgun yüzüme bakarak sanki çaresiz olduğunu anlatır gibi bir tavır takındı. Eyvah öyle korktum ki. Ben nereye gelmiştim? Daha kimseye bir şey sormadım. Geri döndüğüm gibi o merdivenlerden aşağı koşarak indim. En kısa yoldan kapıyı bulup kendimi nasıl dışarı atarım onu düşünüyordum.

Tam koridor da hızlı adımlarla biraz gitmiştim ki, beni Ahmet Bey'e yollayan o ilk yanına girdiğim adamı gördüm. Omuzunda bir havlu ile gömleğinin kollarını kıvırmış olarak bana doğru geliyordu. Galiba sağ tarafımda ve arkamda bulunan lavaboya gidecekti. Ben yukarıdan kaçıyorum ya, az kalsın kendisine çarpacaktım. Ona çarpmadan biraz geçmiştim ki o beni tanıdı ve biraz şaşkınca; "Dur bakalım, Ne var? Ne oldu? Neden kaçıyorsun delikanlı?" diye sordu. 

Ben korku ile arkama baka baka "Efendim benden polis olmazmış. O Ahmet Bey öyle dedi. Elinden zor kurtuldum, kaçıyorum" dedim. "Gel bakıyım benimle" dedi ve daha lavaboya gitmekten vaz geçti. Geri döndü, öyle boynunda ki havlu ile merdivenlerden yukarı yürümeğe başladı. Aha da sana iş şimdi. "Çıkmayın efendim, O çok sinirli. Üstüne gitmeyin. Ben sebep olmayım, polis olmazsam da olur, siz benden sebep kötü olmayın." filan dedim. 

Adam hafif gülümser gibi yaptı ve "Gel bakalım kardeşim, gel, biz bu polislerin kültür seviyesini işte onun için yükseltmek istiyoruz." dedi. Beni zorla geri çevirdi ve O önde ben arkada yukarı çıktık. Ben sağa sola bakıyor, acaba ne olacak, ben ne yapacağım diye düşünüyordum. Çünkü görmüştüm Ahmet Bey’in masasının üzerinde bir tabanca duruyordu. Yanımda ki adam gömlekçe ve üzerinde hiç tabanca filan yoktu.

Düşündüğüm gibi olmadı. Bu adamı gören herkes ayağa fırlıyor. Esas duruşa geçiyorlardı. Benim kalbim küt küt diye atıyordu. Adam önümde ben arkasında, bankonun önüne kadar gittik. İçerden bir memur koşarak kapıyı açtı. Oturdukları yere içeri tarafa girdik ve Ahmet Beyin oturduğu yere doğru gittik. Ahmet Bey bu adamı daha kapıdan görür görmez çabalıyor fakat şişmanlıktan bir türlü ayağa da kalkamıyordu. Kalkarken tökezledi ve zor bela ayağa kalktı, esas duruşa geçti. “Buyurun Müdürüm. Emirleriniiiz!” diye bağırdı. Bir taraftan da beni süzüyordu. 

Beni getiren adam önce Ahmet Bey’e bir şey demedi. Orada ki diğer memurlara beni göstererek; "Bu çocuğun işlemlerini hemen bitirin. Bugün imtihana giren adaylara yetiştirin. Yarın rapor için hastaneye yollayın." dedi. Ve döndü Ahmet beye; "Emekli ol defol git. Ben seni koparacağım fakat çocuklarına acıyorum." dedi. Allah Allah o sinirli canavar gibi adam Ahmet Bey ve diğerleri bu adamın karşısında sadece "Baş üstüne. Emredersiniz." diyorlardı. Bu adam acaba kimdi? Yoksa adam filan değil, başka bir alemin korkulacak bir yaratığı mıydı? Hiç öyle korkulacak bir adama da benzemiyordu. Bu adamdan niçin böyle korkmuşlardı? O gün hiçbir şey anlamadım.

O akşam bütün işlemlerim bitti. Hatta Trafik Şube Müdürü yoktu. Evrakları ve tuttukları raporları gece onun evine götürüp imzalattılar. Ertesi gün Sağlık Raporu için Erzurum'a Askeri Hastaneye heyete yolladılar.

Meğer o adamla gittiğimiz yer Üçüncü Şube imiş. Ahmet Bey de orada Başkomiser ve Üçüncü Şube Müdürlüğüne bakıyormuş. Polis Aday Bürosu Üçüncü Şubeye bağlı olduğundan orasının da Amiri imiş. Sonradan kendisi ve oradaki memurlar beni karşılarına oturttular. Üst üste çay içiriyorlar, sigara kahve ikram ediyorlar, o kadar sevdiler ki gitmemi hiç istemiyorlardı. Doğru olayı ne kadar anlattıysam da hiç kimseyi inandıramadım. "Madem o kadar torpilli idin, niçin baştan bize söylemedin, kardeşim? Diye bana sitem ediyorlardı. Bana zorla sicil numaralarını veriyorlar, torpil yapmamı istiyorlardı.

Sonra öğrendim ki kaçarken rastladığım, benim elimden tutup ta yanın da yukarı getiren ve polis olmamı sağlayan O adam; Rize İl Emniyet Müdürü Yusuf Aksu imiş. İlk defa bilmeden yanına girmişim. Kendilerine buradan bir kez daha hürmet ve saygılarımı iletiyorum. Ölmüşse rahmetler diliyorum. Ömrümde nasıl olduysa bilerek veya bilmeyerek yaptığım tek torpil budur. İşlerimin yürümesi için sahtelik yaptım fakat hiç torpil yapamadım. Çünkü benimle ilk karşılaşan adam, beni hiç sevmez, nedense gıcık kapar. Belki de Ahmet Bey de benden gıcık kaptığı için kovmuştu. Ona da sağ ise saygı, ölü ise rahmetlerimi yolluyorum.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder