SAYFALAR

26 Nisan 2014 Cumartesi

RECEP ÇAVUŞ

Cumhuriyet kurulduktan sonra Atatürk yanında kurmayları ile Adana'yı dolaşırken, Adana'yı tanıtan kılavuza güzel binaların sahiplerini sorar.
-Bu villa kimin?
-Kırkor Efendinin Paşam!
-Şu kösk?
-Dimitri Efendinin Paşam!
-Ya şu ilerideki konak?
-Salamon Efendinin Paşam!
Atatürk öbür tarafta ki toprak damlı, virane evleri de sorar.
Kılavuz cevap verir:
-Onlar Türklerindir Paşam! Şu başta ki Recep Çavuş'un.
Atatürk bu duruma biraz sinirlenir ve doğruca gider başta ki Recep Çavuş'un evinin kapısını çalar. Dışarı çıkan Recep Çavuş birden Atatürk'ü karşısında görünce biraz telaşe kapılır ve asker selamı vererek;
"Emredin Paşam" der.
Atatürk bu sefer Recep Çavus'a sorar:
-O villa KIRKOR Efendinin, şu köşk DİMİTRİ Efendinin, şu konak SALAMON Efendinin, bu virane de senin! Ermeni, rum ve yahudiler şu binaları buralara dikerken sen nerde idin? Utanmıyor musun. Haa?
Recep Çavuş ezile büzüle ve gönlü rahat olarak cevap verir:
-Onlar para kazanırken ben Sizinle beraber ÇANAKKALE'DE, SAKARYA'DA.. savaşıyordum. Ben para kazanıp ev yapamadım fakat havasını soluduğumuz bu ülkeyi kazandım Paşam.
Bu cevap karşısında Atatürk'ün göz yaşları yanaklarının üzerinden bila mecbur akar gider.
RECEP ÇAVUS haklıydı.
Ülkesinde yaşayanları korumak için yurdun dört bir tarafında savaşırken, Adana'da toprak damlı bir kulübe yapmağa ancak fırsat bulabilmişti. Hakikaten ülkemizin en zenginlerine bakın kimlerdir. Şimdi de utanmadan katliamdan bahsediyorlar. Bu Ülke de bir tane fakir Ermeni, veya dilenci Ermeni gören var mı? Bu memleketin kaymağını yeyip te, hem de yıkmağa çalışanın Allah gözünden getirsin. Hepimiz hiç bir zaman Ermeni değiliz. Hepimiz Türk oğlu Türk'üz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder