SAYFALAR

15 Mayıs 2014 Perşembe

BAŞKASINA ÖĞRETİRKEN

Her şeyin çok heveslisiyim ya, 1980 de Yurtdışı Görevinden Yurda dönerken bir tane en iyisinden Havalı Tüfek getirdim. Onların da çok çeşitleri var. Ben içinde yiv set olan ve ateşli silaha yakın derecede tesirli olanı aldım. 4.5mm (1.77kalibre) çapında tek saçma atar. Devamlı kullanmak için arkasında kıllar olan 2cm uzunluğunda özel yapılmış demir çivili mermiler aldım. Bunlar attığın yerde saplanır kalır ve tekrar alarak defalarca kullanılabilir.

İlk hız 280m/s dır ve 50-60 metreden iyi bir atıcı bir kuşu vurabilir. Dört beş sene bu tüfeği kullandık. Kullndık derken hedef belirler belirli hedeflere atış yaparak, atış malakalrını geliştirmekti. Çocuklarda bende ortak kullanıyorduk. Bir taraftan da çocuklar hedefe atış etmeği öğreniyorlardı. Hem de her hangi bir silahı kullanmak kurallarını çocuklara olası kazalar hakkında çok titiz davranıp hiç akıllarından çıkmayacak bir şekilde her zaman anlatıyordum. Birinci kural; kesinlikle namlu bir canlıya çevrilmeyecek. Silah sökülmüş elinde parçaları olsa bile namlu kısmı insana çevrilmeyece. Çocuklarda hep bu kurala uyarlardı.

Bir akşam yorgun argın görevden eve geldim. Her taraf kar buz çok soğuk bir Ankara akşamı idi. Ben eve geldiğim zaman bütün ailede eve gelmiş toplanmışlardı. Her zaman olduğu gibi tüm ailenin burnu kanamadan eve gelmelerinin sevinci ile huzur içinde oturup birlikte yemeği yedikten sonra kahve içerken birden aklıma geldi ve bu havalı tüfeği elime aldım. Gecenin bir haylı geç saatında sağına soluna baktıktan sonra, kırıp bir de fişek yatağına baktım. Tüfek boş. İki metre ilerde yanan sobanın başında oturup kahvesini içen eşime çevirdim. Kendisini çağırdım ve tam gözünün içine nişan aldıktan sonra "Gözünden vurayım mı?" dedim. Elini bana karşı kaldırdı ve "Şeytan doldurur, yapma" dedi. Bende bu arada tetiğin istinat boşluğunu filan almıştım. Çünkü silahı kontrol etmiştim ve boş olduğunu biliyordum. Boş tüfeğin tetiğini gözüne nişan aldıktan sonra düşürecektim.

Onların zaten tetikleri çok az bir kuvvetlen düşer. Eşim 'şeytan doldurur' deyince onun gözüne sıkmadım ve elimi sağ tarafa doğru çevirerek salonda ki lamba prizinin düğmesine nişan aldıktan sonra tetiğe bastım. Tüfeğin kendi hava sesinden başka 'çat' diye bir ses gelerek, pirizin üzerine siyah bir şey yapıştığını gördüm. Tüfeğin içinden çıkan önü sivri çivi arkası kıllardan yapılmış mermi, prizi delerek o çivi gibi şey tamamen içine gömülmüş.

Hemen elimde ki tüfeği fırlattım yere attım. Eğer eşimin gözüne atmış olsaydım o andan itibaren bütün olacaklar gözümün önüne geldi. Ben tüfeği kontrol etmeme rağmen kıllar siyah olduğu için namlunun içinde görememiştim. Onu da içinde çocuklar bırakmışlar. Bir arkadaşım isteyip duruyordu. Ertesi gün ona verdim gitti ve olayı bir priz değişmekle atlatmış oldum. Hala daha aklıma geldiği zaman üzerime soğuk sular dökülüyor ve irkilip duruyorum. O olayda beni kazasız kurtardığı için de Allahıma dualar ve şükürler ediyorum.     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder