SAYFALAR

30 Mayıs 2014 Cuma

ÇELİK KASA

1986 yılı Ankara ya gelişimin birinci yılı Hırsızlık Bürosunda kırık dökük plakasız mavi renkli FORT marka minibüs araba ile, günde verilen beş litre benzinle, bazen dört bazen de üç arkadaş gece gündüz görev yapıyorduk. Zaman Aralık ayları filandı. Çünkü kar yağıyordu ve dışarıda çok soğuk vardı. Böyle zamanlarda arabamıza da yeteri kadar mazot vermediklerinden merkezi bir yere çeker, olay olmadıkça dolaşmazdık. Denelde de bu tür beklemeleri taksi duraklarında yapardık. Sağolsunlar bizler çay şeker getirir onlarda demler. hem kendileri hemde bizler içerdik.

Taksi duraklarında beklememizin çok büyük avantajları vardı. Onlar gece gündüz çalıştıklarından şehrin neresinde ne var, hatta kimler ne yapıyorlar, çok iyi bilirlerdi. Bildiklerini söylemezler, ağızlarından söz alabilirsen her şeyi öğrenebilirdin. Bir gece geç saatlerde Esat bölgesinde bir taksi durağında oturduk ve taksi şoförleri ile çay içip muhabbet ederken o durakta ki şoförlerden biri işten geldi, oturdu "Ağabey ben az evvel iki genci bir yerden başka bir yere götürdüm. Kendilerinden çok şüphelendim. Sağlam bir beze sarılmış çok ağır bir şey götürdüler." dedi. Konuyu detaylı bir şekilde sorduktan ve bindikleri, indikleri yerleri tam olarak öğrendikten sonra oradan ayrıldık ve şahısları bıraktığı adrese gittik.

Gece saat 02.00 sıralarıydı. Taksici gençlerin girdiğini söylediği apartmanı bulduk. Esat'tan Gazi Osman Paşa'ya çıkarken ana yolun sol tarafında bir yerdeydi. Sekiz-on daireli apartımanın ışıkları sönük, sadece ikinci katında bir dairenin ışıkları yanıyordu. Demek ki taksicinin bıraktığı ve şüphelendiği şahıslar bu daireye girmişler, daha da yatmamışlardı. Etrafı iyice inceledik. Ev yüksekte ve şahısların kaçabilecekleri hiç bir yer yoktu. Yinede tedbirli davranarak, arabamızı uzağa çekip görünmeyeceği gibi ara sokakta sakladıktan sonra, iki arkadaşımı dışarıda bırakıp, bir memur arkadaşımla birlikte merdivenlerden yukarı bu dairenin kapısına çıkarak ziline bastım. Kapı hemen açıldı. Açıldı fakat bizi karşısında gören bir genç şaşırıp telaşe kapıldı. Yanımda ki Polis Memuru Süslü Nevzat ile birlikte içeri daldık. Evin içinde salonun kapısı önünde 250 kiloluk koca bir çelik kasa bir branda bezinin üzerinde duruyordu. Mesele anlaşıldı. Taksicinin bildirdiği olay bir hırsızlık olayıydı ve hırsızlar bir çelik kasa çalmışlardı fakat hırsızlardan birisi içerde yoktu. Evin her tarafında inceden bir arama yaptık. Şimdilik suç unsuru olabilecek bir adet yedili Belçika tabanca ile o tabancaya ait 7.65 mm fişekler vardı.

Şahsa hemen kelepçe vurduk ve içerde beklemeğe başladık. Yarım saat kadar sonra kapı tekrar çalındı. Bu sefer aynı çabuklukla kapıyı hemen biz açtık ve gelen iki kişiyi de yakaladık. İçerde ki gencin beklediği çelik kasayı açmak için bir kişi, hırsızın arkadaşı ile birlikte geldiler. İki kişi daha yakalayıp kelepçe vurduk. İki suçlu duvar delmek süretiyle kuyumcudan çaldıkları çelik kasayı açabilmek için tanıdıkları bir uzman kişiyi evlerine getirmişlerdi. Üçünü de yakaladıktan sonra çelik kasayı da alarak Emniyet müdürlüğüne geldik. Bu çelik kasayı iki arkadaş kuyumcu dükkanından çalmışlar ve O taksicinin arabası ile evlerine götürmüşler. Bir arkadaşları kasayı açması için başka bir hırsızı getirmeğe gitmiş. İçerdeki o gelecekleri beklerken biz gitmişiz ve her şey tereyağından kıl çeker gibi kendiliğinden halloldu. Ertesi sabah kasası çalınan kuyumcu daha müracaata gitmeden biz kendisini aradık ve 13 kilogram altın ile çelik kasasını kendisine teslim ettik.

Şahısların buna benzer bir çok olayları daha vardı hepsinin yerlerini gösterip suçlarını itiraf ettiler. Hatta evlerinde bulduğumuz sarı altına benzer Amerikan altını dedikleri sahte mücevherler de çalıntı idi. Onları da başka yerlerden çalmışlar, altın olmadıklarını anlayınca atmamış, saklıyorlardı. Adliyeye yolladık tevkif oldular. Kasa ve altınları da mal sahibine teslim ettik. Hırsız hakime ifade verirken "Efendim biz planı kusursuz uyguladık fakat memur ağabeyler gelince işler ters gitti, yakalandık." dediler.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder