SAYFALAR

30 Temmuz 2012 Pazartesi

VEYİS'İN KONAĞI

Kimler yaşamış geçmiş, resimde görünen evde,
Haber vermediler bize, bilmiyoruz şimdi nerde,
Kimse bilmez onları, nerede, nasıldırlar hem de,
Kim bilir ne sırlar saklı durur, üç asırlık bu evde. 

Rize, Fındıklı, Ihlamurlu Köyünde doğdum. Bu evin sağ ön ve yan köşesinde görünen iki pencere benim odamın pencereleridir. Beş oda, bir salon, bir toprak oturma yeri ve tuvalet banyodan ibaret olan bu ev; içinde gaz lambası ve alt katında yanı ahırında hayvanları olmak üzere çok kişileri barındırdı, muhafaza etti, açık ateşi ve kuzinesi ile ısıtıp ağırladı. Şimdi bomboş. Altı yıldan beri terk edenlerin pek azı uğruyorlar. Beğenmediklerinden değil. Fırsatları olmadığından gelemiyorlar. 


Bir çoğu şimdi zaten yok. Onları temelli yolcu etti. Onlardan haber olmadığı gibi, geri gelip gelmediklerini de bilemiyoruz. İnanıyorum ki asıl onlar her zaman bizlere görünmeden gelip gidiyorlardır. Çünkü o kadar emek ve hatıralarını sahipsiz bırakmazlar. Dedem Taşçıalioğlu Ali'nin ve Babası büyük Dedem Yakup'un yaklaşık üç-üç buçuk asır önce bu evi yaptırdıklarını tahmin ediyorum. Babamın, tamir ettirdiğini. Usta Mutinoğlu Hilmi'nin 'bir çift çorap vermezsen kapıyı çakacağım, içine giremeyeceksiniz' deyip beni korkuttuğunu. Bu evde ablam ve ağabeylerimin bazı geceler bana okuma yazma öğrettiklerini. Ara sıra dövüp ağlattıklarını. Hatta daha küçükken, kışın uzun geceleri, insanların evimizde toplanıp, babamın kestiği öküzün etinden yediklerini. Kalanı kavurma ettiklerini ve sabaha kadar eğlenip türküler söyledikten sonra gittiklerini.

Başka bir gece de yine bu insanların bütün merakımla seyrederken; yünü yere serip, kalın uzun bir kütüğe sararak, ara sıra açıp içine su serptikten sonra, herkes bir ağızdan 
"Helessa, 
yalessa, 
kuvetunuz bol olsun. 
Uşaklar devam edun 
hele bir keçe olsun" diye birlikte bağırarak, tekmeleyip, bu evin içerisinde, toprak zemin üzerinde, aşağı yukarı yuvarlamak suretiyle keçe yaptıklarını.

Rahmetli Babamın "Kasaturam çelikten, nam almışım ferikten. Türk askeri korkar mı? Vatan için ölmekten."  ve  "Hay miralay miralay, askerim alay alay, al kızları askere, askerlik olsun kolay." ve "Yemenimin uçları" diye maniler mırıldandığını.

Bazen tabancasını unutup gittiğini ve kurcalarken kazaen  patlatabildiğimi. Anamın beni her zaman kanat gerip koruduğunu. O sıcacık koynuna alıp kışın soğuk gecelerinde ısıttığını. Ve bunlara benzer bazı olayları hiç unutamıyorum.

Ben o zamanlar kediyi "Hisi, hisi" diye çağırırdım ve 3-4 yaşlarında idim. Babamın sağlığında beni herkes çok severdi. O rahmetli olduktan sonra kimsenin ilgilenmediğini, hatta beni sevmediklerini anladım.

Her gittiğim zaman duvarlarda mutlaka O giden insanlardan bir iz görür, veya bir şeyler bulurum zannıyla defalarca kenar köşeyi arardım. İzlerini gördükçe çok duygulanır, zaman zaman da ağlarım. Dileğim hepsi daima huzur içinde ve nur içinde olsunlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder